Paris Beneluks turu, kesinlikle Avrupa'da yapılabilecek en kapsamlı turlardan bir tanesi. Bir hafta boyunca tam 5 ülke ve 15 şehir gezdik.
Almanya (Köln), Hollanda (Amsterdam, Lahey, Marken, Volendam, Rotterdam, Delft), Belçika (Antwerpen, Brüksel, Brüj), Fransa (Paris, Disneyland), Lüksemburg (Schengen, Remich, Luksemburg) gezdiğimiz şehirler arasında.
Eğer müzeler özel ilgi alanınıza girmiyorsa her şehirde yeteri kadar tanınan serbest zaman ile istediğiniz aktiviteyi yapabiliyorsunuz. Kısa bir gezintiden sonra meydanlarda bulunan kafelerde oturup birşeyler yiyip içmek bizim en büyük eğlencemiz.
Hollanda, her şehrinde bulunan estetik su kanalları ile karşılıyor sizi. Yapılan bilimsel çalışmalar ve üstün fiziksel uğraşılar ile ülkenin sular altında kalma riski yarıdan fazla oranda düşürülmüş. Bölgenin en çalışkan insanlarının burada olduğuna şaşmamak gerek.
Amsterdam gecesiyle gündüzüyle tamamen farklı bir şehir. 7/24 capcanlı. Hac kafileleri gibi akın akın insan yağıyor şehre. Yerli halk turist istilasından bıktığı için devletten konu hakkında bir çözüm bekliyormuş. İstanbul'un normal bir günüyle bile kıyaslanmayacağı için bize gayet sakin geldi halbuki. Şehrin sokaklarında o kanal senin bu kanal benim gezdikten sonra 1 saat süren bir kanal turuyla şehir turumuzu tamamladık.
Volendam bir balıkçı kasabası. Sevimli ve aynı zamanda gösterişli evleri sahil boyunca uzanmakta. Dilerseniz alışveriş dilerseniz bir şeyler yemek için çok farklı alternatifler mevcut.
Brüj'de yaklaşık yarım gün kaldık. Keşke daha fazla kalabilseydik dediğimiz bir yerdi kesinlikle. Sokaklarda gezinirken ortaçağ sakinliği ve zarafetiyle beraber oluyorsunuz. Kanalıyla, meydanıyla, binalarıyla ve çikolatasıyla dört dörtlük bir mola oldu bizim için.
İşte Paris. Filmlerde, afişlerde, reklamlarda, kataloglarda, aşkın tanımının yapıldığı hemen her yerde. Paris ve Eyfel aşkın ne zaman sembolü oldu bilmiyorum ama insan buradayken şehrin ruhundan olsa gerek gerçekten romantik hissediyor. Eyfel kulesini demir yığını diyerek beğenmeyenler de mevcut ancak ben de kesinlikle öyle bir izlenim bırakmadı. Şehrin hemen her yerinden görünüyor olması sebebiyle insan hiç kendini yabancı hissetmiyor. Yaklaşık 1 saat süren kanal turuyla şehrin sembolik birçok yerini görebiliyorsunuz. Ardından gittiğimiz ressamlar tepesinden şehri seyretmeye resmen doyamadık. Muhteşem bir açıdan tüm şehir ayaklarınızın altında.
Kendini en çok ne zaman çocuk hissettin diye sorsalar, Disneyland'dayken derim. Aman Yarabbim. En ince detayına kadar düşünülmüş objeler, sahneler, sesler, efektler, araçlar, her şey tek kelime muhteşem. Kendinizi bir çizgi film kahramanı gibi hissediyorsunuz. Dünyadaki tüm acılar diniyor ve siz bir anda yeryüzünden başka bir yere gidiyorsunuz. Her yaş grubundan ve her cesaret seviyesine göre onlarca farklı kategoride oyuna girebiliyorsunuz.