Yazar: Grigory Petrov
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
Sayfa: 229
Tür: Dünya Roman
Bu kitap tüm yoksulluğa, imkânsızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan işadamlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, Finlandiya'yı, ülkelerini geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini, tüm insanlığa örnek olacak biçimde gözler önüne sermektedir.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, ilk kez Mustafa Kemal Atatürk zamanında Türkçe'ye çevrildi. Atatürk, kitabı okuduğunda bu destansı başarıya tek kelimeyle hayran kalmıştı. Derhal kitabın askeri okulların müfredatına dâhil edilmesini emretmişti.
Ülkenin refah ve mutluluğunun, toplumun onur ve şerefinin halkın iradesine bağlı olduğunu kanıtlamak için küçük ve yoksul bir ülkeyi örnek gösterebiliriz. Burası iki milyonluk bir nüfusa sahip olan Finlandiya'dır.
Avrupa'nın en kuzeyinde bulunan Finlandiya'nın sert bir iklimi vardır. Ağustostan itibaren soğuklar başlar. Çoğu yer sarp granit kayalarla kaplıdır. Kalan yerler ise çukur ve bataklıktır. Bu yüzden kendilerini ve çok sevdikleri ülkelerini "bataklık arazi" anlamına gelen "Suomi" diye tanımlarlar.
Halkı hiçbir zaman tam bağımsızlığını elde edememiştir. Kimi zaman bir komşusunun, kimi zaman da diğer komşusunun yönetimi altında bulunmuştur. Ta ki, 1808 yılında karşılarına Rus Çarı I. Alexander çıkana kadar.
Finlandiya hiç tam bağımsız olmamış, hep İsveç'in himayesinde yaşamıştır. 1808 yılında Rusya ile İsveç arasında bir savaş olur. Rusya, Finlandiya'nın yarısını istila ettikten sonra kendilerine bir teklifte bulunur. Ya İsveç yönetiminde kalmaya devam edin ya da iç yönetiminizde bağımsız kalarak Rus yönetimine geçin, der. Fin temsilciler Rusların tarafını seçer ve Finlerin yükselişi böylece başlamış olur.
Bu yükselişin önderi olan bir aydın vardır; Johan Vilhelm Snellman. Snellman bu döneme resmen damgasını vurmuş büyük bir bilim adamı, derin bir filozof, ünlü bir siyasetçi ve en önemlisi bir halk öğretmenidir. Snellman ve arkadaşları, halk öğretmeni sıfatıyla sürekli hizmet ederek binbir bataklıklar ülkesini, beyaz zambaklar ülkesine dönüştürmeyi başarmıştır. Suomi'nin kültür ve uygarlık seviyesini Avrupa'nın en üst seviyesine çıkartmıştır.
Snellman, bir avuç genç öğretmen, din adamı, avukat ve memurla birlikte adeta seferberlik ilan eder. Ülkeyi karış karış dolaşırken insanlara sürekli şu düşüncesini iletir: "Ne zaman bizim küçük milletimiz, büyük komşularından daha yüksek bir uygarlığa sahip olursa, ancak o zaman tehlike savuşturulmuş olur."
İşte bu bir avuç gönüllü insan, gittikleri yerlerde insanlarla şu konular üzerinde çalışırlar:
Devlet dairelerinde hep İsveçli memurlar çalışıyordu. Bu memurların çoğu da işlerini düzgün yapmıyordu. Fin memurlarını çağdaş ve modern bir şekilde eğittiler. Kanunsuz işler yapan İsveçli memurlardan kurtularak Fin memurlarının ve dürüst İsveçlilerin devlet dairelerine yerleştirilmesini sağladılar.
Finlandiya askerleri İsveç döneminde perişan haldeydiler. İsveçli komutanlar Finli askerlere kötü muamele ediyor ve onların hijyen koşullarıyla hiç ilgilenmiyorlardı. Kışlaları halk okuluna dönüştürme projesi başlattılar. Fin subayları ile görüşerek onlara eğitim verirler, ne yapmaları gerektiklerini anlatırlar. Askerlerin sağlık koşullarını iyileştirirler. Beşeri ve Fen bilimlerinde eğitim almalarını sağlarlar. Artık kışlalar aile büyüklerinin çocuklarını isteyerek ve severek gönderdikleri bir yer olur.
Anne-babaların çocuklarıyla ilgilenmesini, tek görevlerinin onlara şeker-oyuncak almak olmadığını anlatır. Kendi hayatlarıyla, yaşam felsefeleriyle, temizlikleriyle, dürüstlükleriyle, onlara örnek olmalarını tembihler. Aksi durumda ülkenin hukuk kurallarını, sosyalizmi, refahı ne kadar artırsanız da ruhsuz bir millet, başarısız bir geleceğin onların olacağını söyler. Anne babalar sadece çocuklarının daha yüksek refahlı yaşamalarını değil, ahlaklı, terbiyeli, eğitimli, kültürlü birer insan olmalarını da isteyip çocuklarını bu doğrultuda yetiştirmeli gerektiğini açıklar.
Napoleon Fransanın idaresine geçtikten sonra birçok Avrupa ülkesine savaç açar. Sonra 20 milletle toplanıp Moskovaya kadar ilerler. Bozguna uğrayıp geri döndüğünde, İngilizler bu zayıflıktan faydalanıp Napoleon'u devirir ve kendisini de rehin alır. Şimdi İngiltere'nin parlama zamanıdır. İngilizler her ne yaparsa Avrupa ülkeleri tarafından taklit edilirler. O zamanlar İngiltere'de futbol çok popülerdir. Futbol tüm Avrupa'ya yayılmaya başlamıştır. Finlandiya'da futbolu sever ancak Snellman halka yaptığı konuşmalarda, Finlilerin topu yükseklere fırlatmak değil milletin haysiyet, kültür, ekonomi gibi değerlerinin yukarılara çıkmasına ihtiyaç olduğunu söyler ve ekler; "Bacakları öküz ayağı gibi güçlü ama beyinleri koyun beyni gibi zayıf insanlar bizim idealimiz değildir."
"Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedir. Bunlardan hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hâkim olan ruh halidir."
"Eski bir söz vardır: Yeni toplumlar yeni şarkılar üretirler. Zaman geçtikçe yeni nesiller geliyor. Yeni anlayışlar, yeni hedefler ve yeni istekler oluşuyor. Ve bu yeni nesilleri eski, köhnemiş kurallarla yönetemezsiniz."
"Yolunuza engeller çıkacak, başarısızlıklar olacak, düşmanlarınız, yaptığınız işe karşı gelenler bazen zafer elde edecekler, ama siz sönmeyin. Ümitsizliğe kapılmayın! Hiçbir zaman ellerinizi indirerek vazgeçmeyin!"
"Çocukların önünde onların size saygı duyacakları ve sizi, sahip olduğunuz erdemler sayesinde sevebilecekleri gibi davranın."
"Herkes yaşam şartlarının zorluklarından, çekilen acılardan şikâyetçi, ama kimse yaşamı düzeltmek için bir şeyler yapmak istemiyor."
"İnsanların sizinle sohbet ettikleri zaman mutlu olmaları için çabalayın."
"Herkes hayattan bir şey almak ister ama ona bir şey vermek istemez."
"Sizin göreviniz bir mum gibi yanarak, halkı aydınlatmaktır."
"Her ulus layık olduğu yönetime ve yöneticilere sahip olur."
Arka Kapak
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Mustafa Kemal Atatürk zamanında Türkçeye ilk kez çevrildi. Atatürk, kitabı okuduğunda bu destansı başarıya tek kelimeyle hayran olmuştu. Derhal kitabın ülkedeki okulların, özellikle askeri okulların müfredatına dahil edilmesini emretti. Türk askerleri ülkelerindeki “yaşamı yenilemek” için mutlaka bu kitabı okumalıydılar. O vakitler, kitap o kadar çok ilgi gördü ki, Kuran-ı Kerim’den sonra en çok okunan kitap haline geldi.İncelemesini hazırladığım tüm kitapların listesi için...
Devam...