Sarı Sıcak

"… ŞU HAYAT DEDİKLERİDE NE GÜZEL ŞEY"

Yaşar Kemal'in ilk romanı olma özelliğini taşıyan ve 1952 yılında ilk basımı gerçekleşen Sarı Sıcak, Çukurova'nın bin bir pırıltıyla dönen sarı sıcağının içindeki Anadolu halkının yoklukla, açlıkla ve umutsuzlukla mücadelesini ve hayatta kalma çabalarını yirmi iki muhteşem kısa hikâyede dile getirir.

Sarı sıcak: Mustafa Ağanın tarlasında bir deri bir kemik kalarak çalışmaya devam eden küçük Osman'ın tek isteği evine günlük 25 kuruş getirebilmektir.

Bebek: Karısı Zala hatun öldükten sonra kundaktaki bebeğiyle kalan ve ona bir sütanne bulmak için köyde kapı kapı dolaşan İsmail yiyecek kıtlığından dolayı kendi bebelerini anca doyurabilen kadınları ikna etmekte güçlük çeker.

Yatak: Kalacak yerleri olmadığından bazen evlerin çatısında, bazen de otel koridorlarında kalan ortaokul öğrencisi iki arkadaşın parasız yatılı okulunu kazanmaktan başka çareleri yoktur. Bu uğurda tek dayanakları umutlarıdır.

Dükkâncı: Köylü kadınların zahire verip dükkânından incik boncuk, üzüm pekmez gibi ihtiyaçlarını aldığı Darendeli Memed Efendi, Yeriyokuş köyünde daha ucuza mal satan dükkanın mallarının çürük çarık, kalitesiz olduğunu köylüye inandırmaya çalışır.

Süpürge: Reşid ile Durmuş ta Elbistan'dan Çukurova'nın en iyi ağasının şanını duyarak yola çıkarlar. Ağadan tek istekleri bir iştir.

Keçi: Evde yiyecek bir şeyi kalmayan ve Çukurova'ya sadece un parası kazanmak için gitmek isteyen Memed, karısının satmasını istediği oğlağı oğlu oynadığı için satmak istemez.

Sinek: Hasan ve karısı buğdayları çalınmasın diye Çukurova'nın sıcağıyla mı pirinç yüzünden her yeri kaplayan sivrisineklerle mi mücadele etsin şaşırmıştır.

Beyaz Pantolon: Okul tatilinde ayakkabı tamircisi çırağı olarak çalışan Mustafa haftada 1 lira alacaktır ancak çok istediği lastik ayakkabılar ve beyaz pantolon için toplam beş liraya ihtiyacı vardır. Ustasının arkadaşı Hasan Bey'in üç gün boyunca tuğla ocağında ateş yakması karşılığında vereceği dört buçuk lirayı kabul eder. Ne var ki uykusuzluğa dayanamayan Mustafa ateşin başında uyuyunca günlüğünden olur.

Halis Serkisof: Hacı sıpasıyla birlikte geldiği tarlada her gün ırgatları çalıştırır, saati olmadığından dolayı da onları tam saatinde dinlendiremez. Bir gün Darendeli baba yadigarı saatini sıpa karşılığında ona verir. Gel gör ki saat bozuktur, sallayınca en fazla 5 dakika çalışmaktadır.

Bana bak, kardaş: İzmir'de on inek parası kazandıktan sonra Maraş'a köyüne dönmek üzere yola çıkan Sarı Mahmut, trende bir delikanlı ile sohbet eder. Delikanlının yanında hasta nişanlısı da vardır. Kızı köyündeki yiyeceklerle tedavi edebilmek isteğiyle onları kendi köyüne davet eder.

Yolda: Hemite köyüne doğru yol alan arabacı, yolcusu Emine'ye kim olduğunu nereden geldiğini nereye gittiğini sorar. Emine kendisini boşayan kocasının kâğıtlarını almak için kasabaya inmiştir. Arabacı kimsesinin olmadığını öğrendiği güzel Emine'ye bir anda yanıp tutuşur.

Kalemler: İstanbul'un çöplüğünde baş çöpçü olarak çalışan Rüstem Çavuşa adamları her gün çöplerin içinden ayıkladıkları kalemleri getirir. Rüstem Çavuşta okul okuyan kızı Neriman'a getirir kalemleri. Neriman arkadaşlarına hava atmak için bütün kalemleri bir gün okula götürür ancak çocukların kaybettikleri kalemlerde aralarındadır. Neriman kalemleri çöpten aldığını söylemektense hırsızlıkla suçlanmayı tercih eder.