Yazar: Stefano D'Anna
Yayınevi: Sinedie Yayınları
Sayfa: 474
Tür: Bilim/Gelişim/Eğitim
Tanrılar Okulu kitabı adını, 9.yüzyılda karanlık ortaçağ döneminin özgür ruhu olan İrlandalı Lupelius tarafından yazılmış "The School For Gods" adını taşıyan el yazmasından alır. Kitabın yazarı Stefano D'Anna, bu kâğıtları, Ermenistan'ın kalbi Erivan'da bulunan ve Hristiyanlığa ait binlerce klasik eserin orijinal haliyle bulunduğu kütüphaneden çıkartır.
Lupelius öğrencilerini en zor koşullarda bile sessizliklerini ve dinginliklerini korumak üzere eğitmişti. Parçalanmış insanlığın, sadeliğe, bütünlüğe ve gömülü iradesine dönüş yolunu göstermek üzere bir ulaşım aracı, bir sorumluluk okulu olan Tanrılar Okulunu kurmuştu.
Kitabın yazarı Stefano D'Anna bu kitabı kendi hayat hikâyesi olarak görüyor ve en ince ayrıntısına kadar gerçek olduğunu söylüyor. Akıntıya karşı yüzen somonların izlediği yol gibi korkutucu ve muhteşem, zor ve keyifli, yorucu ama bir o kadar da gerekli gördüğü bu yolculukta, tepkilerini, düşüncelerini, inançlarını, davranışlarını, kısaca kendini gözlemleyerek düzeltme yönünde çabalıyor.
Bu yolculuğun ilk adımı olarak da "Mea Culpa" sözünü kendisine ışık olarak tutuyor. Mea Culpa, yani, her şey benim hatam; evrende yaşamakta olan başka hiç kimsenin hatası değil; benim, tek suçlu benim.
Özel bir şirkette yönetici olarak çalışan ve Roosevelt Island'da güzel bir apartman dairesinde oturan Stefano'nun Jennifer'la mutlu olmayan bir evliliği ve kendini özgür hissetmesine rağmen aslında günümüz düzenine bağımlı bir hayatı vardır.
Bir gece uykuya daldığında düşlerinde onunla tanışır; Dreamer'la. Dreamer ona sen kimsin diye sorar ve Stefano "Ben bir yöneticiyim" diye cevaplar. Ben kelimesini kullandığı için Dreamer ona kızarak, "Ancak kim olduğunu biliyorsan, yaşamının efendisiysen ve bir iraden varsa ben diyebilirsin" der ve devam eder.
Dünya, senin onu düşlediğin gibidir; o bir aynadır. Dünyanın değişmesini istiyorsan, önce sen değişeceksin. Hastalıklı bir dünya yaratıyorsun, sonra da kendi yarattığın eserinden dehşete düşüyorsun. Öncelikle, git, dünyaya gir ve her şeyi kabullen. Sakın kimseyi görmezden gelme ve yoksulları, zorbaları, toplum dışına atılmışları suçlama. Dünyana teslim ol.
Dreamer'ın kurduğu her cümleyle iyice sinirlenen Stefano bu düşten ayrılmak ister ancak Dreamer şöyle der;
Düşten ayrılmak istediğini biliyorum, ama bil ki gerçek olan benim. Aile kurman, kariyer yapman, para kazanman, inandığın ve diğer yeğlediğin her şey aslında yaşamın için gerçek sebepten kaçtığın bir yol. Bir tek düşler gerçektir; düş var olan en gerçek şeydir.
Bir şirkete bağlı kalarak çalışmanın esaret olduğunu söyleyen Dreamer;
Bağımlılık, kendine olan saygının azalması ve itibarından vazgeçmenin bir sonucudur. Kendini ezdirmeye izin verdiğinde ortaya çıkan bir durumdur. Bağımlı olmak korkularına esir düşmüş sağlıksız bir aklın eseridir. Düşlerin terkedilmesinin görünür sonucudur. Kişinin tamamlanmamışlığının bir sonucudur. Bağımlı olmak kişinin kendisine inanmayı bırakması ve düşlemekten vazgeçmesi demektir.
Milyonlarca insanın hata yapmış olacağını zannetmeyen Stefano, o çalışanlar olmasaydı dünya dururdu der ancak Dreamer:
Tam tersi! Dünyayı durma noktasına getiren bağımlı olan ve korku içinde yaşayan insanlardır. İnsanlık, bağımlılıklarından dolayı özgürleşmiş bir toplumu tasavvur edebilecek durumda değildir.
Bir gün insanların bunu fark edeceklerini ve bu yoksulluktan kurtulacaklarını söylediğinde, Stefano, "Ben yoksul değilim" diye karşılık verir. Dreamer ise yoksulluğu şöyle tanımlar:
Yoksul olmak, kişinin hoşlanmadığı ve yapmayı seçmediği bir iş karşılığında kendi yaratıcılık hakkından vazgeçmesidir. Sen yoksulların en yoksulusun, çünkü kim olduğunu bilmiyorsun.
Ardından 27 yaşında kaybettiği ve bir kız çocuklarının olduğu eski eşi Luisella'nın sesini duyar ve ölüm üzerine konuşmaya başlarlar.
Ölümden korkma. Onu bir kez ve sonsuza dek olmak üzere göğüslemekten çekinme. Her insan yeniden doğmadan önce mutlaka ölmelidir.
O halde ne yapmalıyım, nasıl davranmalıyım diye sorduğunda şu şekilde bir karşılık alır;
Kişi, başına gelen durumlara karşı tavrını değiştirdiğinde, başına gelecek olayların doğası da zamanla değişecektir.
29 yaşında iki çocukla dul kalan Stefano bu durumdan duyduğu acıyı dile getirir;
Suçu olaylara yükleme. 29 yaşında iki çocukla dul kalmak bir lanet değildir. Hiçbir olay ne iyi, ne de kötüdür. Yalnızca bir olaydır. Yaşamda boşluklar yoktur. Boşluklar senin içindedir. Eğer sen kendini yeni bir biçimde düşünmeye ve davranmaya zorlayarak bu boşlukları doldurmazsan, bunu senin adına tüm zalimliğiyle yaşamın kendisi yapacaktır.
Hep bu tür uğursuzlukların ve şanssızlıkların kendisini bulduğunu söyleyip, geçmişini ve geleceğini nasıl değiştirebileceğini sorar:
Yaşantında her şey tekrar ediyor. Aynı olaylar defalarca aynı şekilde yaşanıyor. Çünkü onları değiştirmek istemiyorsun. Yine şikâyet ediyor, yine dünyayı suçluyor ve yine seni birilerinin incittiğine inanıyorsun. Eğer bütün bunların sebebinin yalnızca sen olduğunu anlarsan hem geçmişini hem de geleceğini değiştirebilirsin.
Hayatın hiç yüzüne gülmediğini ya da bana hiç armağan sunmadığını söyler;
Her birimize hayat muazzam bir kurtuluş payı vermiştir. Ancak biz bunları ya görmezden gelir ya da boşa harcarız.
Eskiden yaptığım hataları kastederek bana dedi ki;
Kendini bağışla. Kendini bağışlaman geçmişini iyileştirecek ve geleceğini değiştirecektir."
Düşüncelerimizin kalitesi yükseldikçe yaşam kalitemiz de yükselir. Bu yüzden kaderimiz düşüncelerimizdir. Eğer geleceğimizi merak ediyorsak düşüncelerimize bakmalıyız. Çünkü biz ne düşünürsek, nasıl davranırsak geleceğimiz de öyle olacaktır.
Lupelius öğretisinin köşe taşlarından biri olarak, kişinin kendi kaderi üzerinde doğrudan kendisinin yazması ve büyük kişisel bir serüvenin kahramanı olması için, insanın derin ve bilinçli olarak soluması, yiyecek ve cinsellikle azla yetinmesi ve uykuda daha az zaman geçirmesi gerekmektedir. Kısacası azla yetinmek üzere insan kendini geliştirmelidir. Makedon savaşçıları bile dillere destan bir şekilde azla yetinirlerdi. Çıplak toprak üzerinde uyurlar, enerjilerinin son damlalarına kadar savaşsalar bile bir avuç zeytin yerlerdi ve yine de yorgun düşmezlerdi. Lupelius'a göre bir gram yiyeceğin bile bilinçli olarak tüketilmesi ve bir dakikalık uykudan kaçınması bile kişinin bütün inanç sistemini yerinden oynatabilir.
Narkissos bir su birikintisinde kendi görüntüsünü görür ancak bunun kendi yansıması olduğunu anlamadan o görüntüye âşık olur; ardından suya düşüp acıklı bir şekilde ölür. İşte bu yüzden; dünyanın kendi yansıman olduğunun farkına vardığında, ondan bağımsız olursun. Aynaya baktığında gördüğün şey de kendinden başka bir şey değildir. Hayat da aynı bu ayna gibidir. Baktığında gördüğün şey aslında dışarıda olan değil, senin içinde olandır. Bu yüzden Narkissos efsanesi aslında kendini beğenmişliğin bir örneği değildir, dünyanın sıradan vizyonuna sahip olmanın tehlikelerine karşı bir çığlıktır.
"Bağımlılık, düşün eksikliğidir."
"Savaş alanı senin bedenindir."
"Düş + Zaman = Gerçeklik"
"Daha az ye, daha çok düşle. Daha az uyu, daha çok nefes al."
"Dünya çiğnediğin bir sakız parçasıdır, dişlerinin biçimini alır."
"Dünyayı geliştirmek için, dünyaya bel bağlama ve onun ötesine geç."
"Bir kişinin kendi karanlıklarına nasıl gireceğini bilmesi ve oralara ışık tutması gerekir."
"Endişelere, şüphelere, korkulara kapılmayı bıraktığında geçmişin de geleceğin de iyileşecektir. "
"Bir insanın yaşamı düşünün gölgesidir, ilkelerinin ve inandığı her şeyin gözler önünde serilmesidir."
"Erken yaşlanman, senin azla yetinmekten uzak olduğunu, aklını kullanamadığını ve sevgi yoksunluğunu ortaya koyar."
"İnsanı zehirleyen yiyecek değil, ona bağımlı olmasıdır, yani onun kendisi için zorunlu olduğuna inanmasıdır."
"Azla yetinmek, yiyeceği tamamen ortadan kaldırmak değil, ona olan gereksinimi, bağımlılık halini yok etmektir."
"Cenneti yaşayan cennete, cehennemi yaşayan cehenneme doğru yol alır. İster olumlu ister olumsuz olsun, insanın düşünceleri daima yaratıcıdır ve ortaya çıkmak için uygun zamanı bekler."
Herkese göre nesnel, durağan ve aynı olan bir dünya yoktur. Dünya senin onu düşlediğin kadardır. Olumsuz ve yıkıcı görünen şeyler de senin hayalindeki bir çatışmanın sana geri yansımasıdır. Ters giden bir şeyler olduğunu görüyorsan, düşlerini değiştir. Düşlerini değiştirmezsen, bir kısırdöngü gibi aynı olayların sürekli yinelendiğini görürsün. Bu yüzden düşle; düşle ve bekle; düşlerin mutlaka bir gün gerçekleşecektir.
Arka Kapak
Hayat; tıpkı bana yaptığı gibi, sizi de, bir mengenede soluğunuz kesilinceye kadar sıktığında, sizi içinden çıkamayacağınız hayal kırıklıklarına uğrattığında ve hiç bir çıkışyolu bulamadığınızda... işte ancak o zaman bu Kitap, biranda elinize geçecek ve sizi bulacaktır. Böylece Bireysel Devrim'iniziçin, bir insanın hayal edebileceği en büyük maceraya hazırolduğunuzu bileceksiniz: Bütünlüğün üzeve yolunu kaybettiğiniz cennetinize yeniden kavuşmak.İncelemesini hazırladığım tüm kitapların listesi için...
Devam...