Toplum Sözleşmesi

Yazar: Jean-Jacques Rousseau
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa: 144
Tür: Bilim/Gelişim/Eğitim


İnceleme
2019/04 5 dk 1772

"Bir kimse devlet işleri için neme gerek dedi mi, devleti yok olmuş bilmeli."

J.J.Rousseau'ya göre doğa yasaları gereğince yaşayan insanlar özgür ve eşittirler, toplum düzenine geçince bu mutluluğu yitirmişlerdir. İnsanların başına gelen belaların başlıcası mal mülk tutkusundan doğmuştur. Ayrıca, bir avuç güçlü insanın başkalarını buyruk altına almasıyla da insanlar arasında kölelik-efendilik ilişkileri çıkmıştır ortaya. Kısaca, insanın yaradılışı ile toplum içindeki koşullar arasında derin bir karşıtlık doğmuştur. İşte, Toplum Sözleşmesi bu düşüncenin ardından yürür.

toplum sözleşmesi

Güç hak yaratmaz, insan sadece haklı güce boyun eğmelidir.

...

Bir babanın çocuklarını korumak, rahatlarını sağlamak için onların adına birtakım koşullar koyabilir, ama onları kayıtsız şartsız, geri dönülmezcesine başkasına veremez. Çünkü böyle bir bağış, doğanın amaçlarına aykırı olduğu gibi, babalık haklarını da aşar. Öyleyse keyfe bağlı bir yönetimin ysaal bir yönetim olabilmesi için, halkın onu kabul etmeye ya da etmemeye yetkisi olmalıdır.

...

Devletin düşmanı insanlar değil, yine başka devletlerdir; çünkü özleri birbirinden ayrı olan şeyler arasında hiçbir gerçek ilişki kurulamaz.

...

Hükümetlerin şöyle bir anlaşma yapması mümkün müdür; seninle öyle bir sözleşme yapacağım ki, hep benim iyiliğime ve senin zararına olacak; keyfim istediği sürece ben uyacağım, yine keyfim istediği sürece sen bana uyacaksın.

...

Toplum sözleşmesinin çözüm yolunu bulmaya çalıştığı ana sorun şudur; Üyelerinden her birinin canını, malını bütün ortak güçle savunup koruyan öyle bir toplum biçimi bulmalı ki, orada her insan hem herkesle birleştiği halde yine kendi buyruğunda kalsın, hem de eskisi kadar özgür kalsın.

...

Toplum sözleşmesini şöyle özetleyebiliriz: Her birimiz bütün varlığımızı ve bütün gücümüzü bir arada genel istemin buyruğuna verir ve her üyeyi bütününün bölünmez bir parçası kabul ederiz.

...

İnsanlar güç ve zeka bakımından olmasalar da sözleşme ve hak hukuk yoluyla eşit olurlar.

...

Toplumsal bağı kuran şey, bu birbirinden ayrı çıkarlar arasındaki ortak şeydir. Bütün çıkarların anlaştığı bazı noktalar olmasaydı, hiçbir toplum var olamazdı. İşte, toplum bu ortak çıkar açısından yönetilmelidir.

...

İnsan her zaman kendi iyiliğini ister ama, bunun ne olduğunu her zaman kestiremez. Halk hiçbir zaman bozulmaz ama, çoğu kez aldatılabilir. İşte, ancak o zaman kötülüğe eğilimli görünür.

...

İyi yönetilen bir devlette cezalar azdır. Bunun nedeni bağışlamaların çokluğu değil, suçluların azlığıdır: Çökmekte olan bir devlette suçların çokluğu cezasız kalmalarına yol açar.

...

Öyle ki, her yurttaş tek başına bir hiçse, ancak öbür yurttaşlarla birlikte bir şey yapabiliyorsa ve bütünün elde ettiği güç bütün bireylerin doğal gücüne eşit ya da ondan üstünse, işte o zaman yasa koyma işi ulaşabileceği en yüksek olgunluğa varmış demektir.

...

Yasacı, egemenlikle hiçbir ortak yanı olmayan bir görevdir. Çünkü insanlara komuta edenin yasalara etmemesi gerektiğine göre, yasalara komuta edenin de insanlara etmemesi gerekir. Yoksa tutkularının aracı olan yasaları, çoğu zaman haksızlıklarını sürdürmekten başka bir şeye yaramaz.

...

Roma, en parlak günlerinde zorbalığın bütün kötülüklerinin hortladığını gördü ve yasama yetkisiyle egemen gücü aynı kimselerde topladığı için de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

...

Sonuçsuz göz boyamalar geçici bir bağ kurabilir ancak bu bağı yalnız akıl ve bilgelik sürekli kılabilir. Hâlâ yaşayan Musa yasası, bin yıldan beri dünyanın yarısını yöneten Muhammed yasası, bunları yapanların büyük adamlar olduğunu bugün bile gösteriyor bize. Kendini beğenmiş felsefe ya da particilik ruhu bunlara mutlu birer düzmeci gözüyle bakadursun, gerçek politika, onların yapıtlarında o uzun ömürlü kurumlara önderlik eden büyük ve güçlü zekaya hayran bırakmaktadır.

...

Özgürlük elde edilebilir ama, kaybedildi mi, bir daha ele geçmez artık.

...

Bir kötürüm koşmak istese, çevik bir adam da istemese, ikisi de oldukları yerde kalırlar. Politik bütünde de aynı etkenler vardır: Güç ile istem onda da birbirinden ayrılır. İsteme yasama gücü, güce de yürütme gücü denir. Bunların ikisi birleşmedikçe politik bütünde hiçbir şey yapılamaz, yapılmamalıdır da.

...

Halkın nüfusu arttığı ölçüde, baştakilerin sayısı azalmalıdır.

...

Demokrasi: Yönetici yurttaşların sayısı öbür yurttaşların sayısını aşar. Küçük devletlere uygundur. Hiçbir yönetim demokrasi ya da halk yönetimi kadar iç savaş ve karışıklıklara elverişli değildir. Çünkü demokrasi kadar durmadan biçim değiştirmeye alabildiğine kayan, varlığını korumak için de daha çok uyanıklık ve yiğitlik isteyen hiçbir yönetim şekli yoktur.
Aristokrasi: Yurttaş sayısı yönetici sayısından çok olur. Orta büyüklükteki devletlere uygundur. Üç çeşit aristokrasi vardır: Doğal, seçime bağlı ve soydan geçme. Birincisi basit halklara uygun gelir. Üçüncüsü yönetimlerin en kötüsüdür. İkincisi ise en iyisidir, gerçek anlamda aristokrasi budur.
Monarşi: Yönetim tek bir yöneticinin eline bırakılır. Bütün öbür görevliler yetkilerini ondan alırlar. Büyük devletlere uygundur. Halkla hükümet arasında uzaklık ne kadar artarsa, vergiler de o ölçüde ağırlaşır. Bundan ötürü halk, demokrasilerde en hafif vergi yükü altındadır. aristokrasi de daha ağır, monarşideyse en ağır yükü taşır.

...

Lüks ya zenginlikten doğar, ya zenginliği zorunlu kılar; zenginin de ahlakını bozar, yoksulun da; birinciyi mal mülk, ikinciye de açgözlülük yüzünden. Lüks, yurdu gevşekliğe ve yokluğa sürükler; devletin elinden bütün yurttaşlarını alır; onları birbirine, hepsini de kamuoyuna köle eder.

...

Bir hükümetin sıkışıp daralması, büyük sayıdan küçüğe, yani demokrasiden aristokrasiye, aristokrasiden krallığa geçmesiyle olur. Hükümetin doğal eğilimi budur. Hükümet küçük sayıdan büyüğe doğru, gerisingeriye giderse, gevşemekte olduğunu söyleyebiliriz. Ne var ki, bu tersine ilerleyiş olacak şey değildir.

...

Devletin dağılması iki türlü olabilir: Dağılma, önce hükümetin devleti yasalara göre yönetmemeye başlaması ve devlet gücünü zorla ele geçirmesi ile olur. O zaman önemli bir değişiklik meydana gelir: Hükümet değil, devletin kendisi sıkışıp daralır: Yani büyük devlet eriyip gider ve onun içinde, yalnız hükümet üyelerinin kurduğu bir başka devlet ortaya çıkar demek istiyorum. Bu da halkın geri kalanı için efendiden, bir zorbadan başka bir şey değildir artık. Öyle ki, hükümet egemenliği zorla ele geçirir geçirmez toplum sözleşmesi bozulur ve hukukça doğal özgürlüklerine yeniden kavuşan yurttaşlar boyun eğmeye zorlanırlarsa da, boyun eğmek zorunda değildirler.

...

Tiran, halk dilinde, hakka ve yasalara aldırış etmeksizin zorbaca yöneten bir krala denir. Açık ve kesin anlamındaysa, tiran haksız olarak krallık gücünü eline geçiren bir kişidir. Tiran, yasalara göre yönetme hakkını yasalara aykırı olarak kendine mal eden kimsedir. Despot ise, kendini yasaların üstüne çıkaran kişidir. Demek ki, tiran despot olabilir; despot ise her zamman tirandır.

...

Memleket topraklarına eşit sayıda insan yerleştirin, her yere aynı hakları verin, bolluk ve hayat sağlayın: Böylece devlet hem olabildiğince güçlü olur, hem daha iyi yönetilir.

...

Gerçekten özgür bir devlette yurttaşlar her şeyi parayla değil, kol gücüyle yaparlar. Ödevlerinden kurtulmak için değil, tam tersine, onu kendileri yapmak için para verirler. Devlet ne kadar iyi kurulmuş olursa, yurttaşların kafasında kamu işleri özel işlere kıyasla o kadar üstün bir yer tutar. Hatta özel işler daha da azalır, çünkü ortak mutluluktan her bireyin payına kendi mutluluğundan daha büyüğü düşer ve dolayısıyla özel çabalardan bekleyeceği fazla mutluluk kalmaz.

...

Hükümet kurma işi hiçbir zaman bir sözleşme işi değil, bir yasa işidir. Yürütme gücünü ellerinde tutanlar da halkın efendileri değil, görevlilerdir; halk istediği zaman onları işbaşına getirir, istediği zaman da işten uzaklaştırır. Onların işi sözleşme yapmak değil, boyun eğmektir; devletin kendilerine yüklediği görevi kabul etmekle de, yalnız yurttaşlık ödevlerini yapmış olurlar; koşullar üstünde tartışmaya hakları yoktur.

...

Halkın en birinci isteği devletin yok olmamasıdır.

...

Cumhuriyetin ilk günlerinde sık sık diktatörlüğe başvurulmuştur; çünkü devlet yalnız ana yapısından aldığı güçle tutunacak kadar değişmez bir temelden yoksundur. O günlerde ahlka ve töreler bir başka zaman için gerekli olabilen birçok şeyi gereksiz kıldığından, diktatörün ne gücünü kötüye kullanmasından korkulur, ne de bu gücü diktatörlük sona erdikten sonra elinde tutmaya kalkışmasından.

toplum sözleşmesi


Arka Kapak

Jean-Jacques Rousseau (1712-1778): Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev’den Emile’e, İnsanlar Arasında Eşitsizliğin Kaynağı’ndan İtiraflar’a, insanlık tarihinde çığır açan Aydınlanma düşüncesinin en önemli Romantik düşünür-yazarıdır.
Toplum Sözleşmesi’yse (1762) yayımlandığı günden bugüne toplumların birarada yaşayışlarına ilişkin en temel düşünce yapıtlarından biri olma özelliğini sürdürmektedir.

Vedat Günyol (1911-2004); Kültür tarihimizin Tercüme Bürosu ruhunu, sonraki dönemlerde yayıncısı olduğu Yeni Ufuklar dergisi ve Çan Yayınları’yla sürdüren en önemli üyelerinden biridir. Rabelais’den Rousseau’ya T. More’dan M. Gandhi’ye uzanan "yalnız ve birlikte" çevirilerinin yanısıra, kendi denemeleri de yirmiyi aşkın kitapta toplanmıştır.

Aynı Kategoride Eklenmiş Son Kitaplar
Card image cap
Yenilik Algoritması Yeni

Genrich Altshuller

Kendisinden önce binlerce kişinin çözemediği bir problemi çözen bir mucidin sıradışı bir yaratıcı ...

Card image cap
İnsan Yönetimi

Business Review

Pek çok yönetici liderlik tarzının stratejik bir tercihten çok bir kişilik fonksiyonu olduğunu dü ...

En Çok Okunan Kitaplar
Card image cap
İnce Memed 2

Yaşar Kemal

Bu roman, atalarından kalma köy toprağını çektiği her türlü eziyete rağmen terketmeyen, son nefes ...

Card image cap
Kırlangıç Çığlığı

Ahmet Ümit

Suriyeli göçmenlerin dramı, çocuk istismarı ve organ kaçakçılığı, maalesef ülkemizin gündemini hâ ...

Tüm Kitaplar

İncelemesini hazırladığım tüm kitapların listesi için...

Devam...
Kitap Hakkındaki Yorumlarınız

    Kitap hakkında ilk yorumu siz yapabilirsiniz...


Bu siteden elde edilen reklam gelirleri ile kimsesiz çocuklarımıza KİTAP alınmaktadır. Geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımız ancak okuyarak geleceğimize şekil verebilirler. Her kitap bir hayattır. Hayatı okunduğu kadardır.

Serdar Kılıçsel © 2018
facebook.com instagram.com linkedin.com