İnsan Olmak

Yazar: Engin Geçtan
Yayınevi: Metis Yayıncılık
Sayfa: 184
Tür: Bilim/Gelişim/Eğitim


İnceleme
2018/05 4 dk 2094

"BİR İNSANIN ANAVATANI ÇOCUKLUĞUDUR."

İnsan, varolduğu günden bu yana sürekli olarak, içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur. İnsanın yine insan tarafından incelenmiş olması bunun başlıca nedeni olsa gerek. Üstelik konu insan davranışları olduğunda, yansız bir değerlendirme yapabilmek daha da güç.

Kendimizi ve çevremizi anlayamamanın getirdiği ürküntü dış dünyanın tehlikeli bir alan olarak algılanmasına neden olur. Böyle bir durum da davranışlarımızı tehlikelere karşı savunmaya yönelik bir biçimde düzenlememize ve enerjimizin çoğunu bu doğrultuda tüketmemize neden olacağından, gerçeklerimizi algılamamızı ve kendimizi yaşayabilmemizi engeller.

insan olmak

ANA, BABA VE ÇOCUK

Birçok ana-baba, çocuklarını ne denli sevdiklerini sık sık dile getirirler. Ancak, çocuğun sevgi ihtiyacı sözcüklerle karşılanmaz. Bir insanı sevmek, onun gerçeklerini anlamaya çalışmayı da içerir. Çocuk kendini tek başına yönetebilme yeteneğine sahip değildir. Neyi yapabileceği ya da yapamayacağı konusunda eğitilmesi gerekir. Bu eğitim çocuğa, içinde bulunduğu gelişim dönemine uygun bazı haklar tanımak ve çocuk kendisine konulan sınırı aştığında onu geçici olarak bu haklardan yoksun bırakmak yoluyla gerçekleştirilir. Haklardan yoksun bırakılma çocuk için ana-babanın sevgisini yitirme anlamına gelir. Çocuğun sınırlı dünyasının tek dayanağı ve anlamı, ana-babasının sevgisidir. Bu sevgiyi yitirmemek için gösterdiği çaba sayesinde giderek kendi kendisini yönetmeyi öğrenir. Ama çocuğa verilen bir şey yoksa yitirecek şeyi de yoktur. Kimi çocuk, verilmeyen sevgiyi günün birinde alabileceği umudunu yine de sürdürür, tüm gücüyle kendisini ana-babasına kabul ettirebilmek için çabalar ve kişiliğini geliştiremez. Kimisinin ise hiç umudu yoktur. Ana-babanın beklentilerine ve değerlerine karşıt düşen davranışlara başvurarak onları protesto eder ve hiç olmazsa bu yoldan onların ilgisini çekmeye çalışır.

Çocuğun kendine olan güveni, ana-babasına olan güveninden kaynaklanır ve gelişir. Çocuk, ana-babasının güçlü olup olmadıkları konusunda onları sürekli dener. Onları zayıf bulduğu alanlarda çileden çıkaracak davranışlarda bulunur. Ancak bu durumdan çocuk da mutlu değildir. Ana-babasının her durumda sakin, güvenilir ve huzur içinde kaldığını görmek ister. Aynı şekilde yaşama karşı da dik duran bir ana-baba çocuğun kendisine güvenli bir ortamda büyümesini ve gelişmesini sağlar.

insan olmak

ÖFKE VE DÜŞMANLIK

İnsanlar vardır, sürekli başkalarının sevgisini ve onayını kazanmaya çalışır ve bunu yaparken de kişiliklerinden ödün verirler. İnsanlar vardır, diğer insanları sürekli karşılarına alır ve dünyaya karşı sonu gelmeyen bir öfke yaşarlar. Ya da insanlar vardır, başkalarıyla aralarına görünmez bir engel koyar, onlarla yakın duygusal ilişkiler kuramazlar. Süreklilik gösteren bu üç tutumun her birinin gerisinde korku ve kızgınlık duyguları bulunur.

Bu durumun da kaynağına inildiğinde genellikle çocukluk yaşantılarında özerk bir varlık olmaktan engellenen kişilerin düşmanca eğilimler gösterdiği görülür. Aile sevgisini yitirmenin verdiği kızgınlığı bilinçaltına iterek insanlarla birlikteyken de nedenini bilemediği bir tedirginlik yaşar.

Bu kızgınlık ve öfke halinin nedeni çocuğun tuvalet eğitimine kadar inebilir. Bazı ebeveynler dışkısını tutamayan çocukları cezalandırır. Cezalandırılmaktan korktuğu için dışkısını sürekli erteleyen çocuğun, sonunda biriken dışkıyı birden boşaltmasını ve bundan ötürü kendisini suçlu hissetmesini ya da annesi tarafından cezalandırılacağını anımsatır. Bu durum da kızgınlık, öfke ve düşmanlık halini çocuğun içine işler.

Bu yüzden bir çocuğun olumsuz duygularının bastırıldığı ve dışlandığı bir ortamda yetişmesi onun düşmanca eğilimler göstermesine ve kendisine yabancılaşmasına neden olabilir.

insan olmak

DEĞERSİZLİK DUYGUSU

İnsan, doğa güçlerine ve bazı hayvan türlerine oranla zayıf bir varlıktır. Bu nedenle, her insanın varoluşunda eksiklik duygusu vardır. Çünkü insan, çocukluk döneminden ötürü, yaşamına normal bir çaresizlik içinde başlar. Çocukken, güçlü yetişkinler arasında yaşayan güçsüz bir varlıktır. Sonraki yaşamı boyunca, daha önce kendisine egemen olan insanlar ve doğal güçler üzerinde üstünlük kurmak ve gücünü kanıtlamak için çaba gösterir. Değersizlik duygusu ise bu eksiklik duygusundan çok farklıdır. Çocukken ebeveynleri tarafından anlaşılmaya çalışılmamış, değer verilmemiş, özerk bir birey olarak kabul edilmemiş kişilerde ortaya çıkar.

Kendisine değer vermeyen insanlar başkalarına ya değer vermez ya da gereğinden fazla değer vererek onu sürekli yüceltir. Ancak bu yücelttikleri insana kendilerinin değersizliğini hatırlattığından içten içe bir düşmanlık da besler.

Kız çocuğa erkek çocuktan daha az değer verilen toplumlarda yetişmiş bir kadın, hemcinslerini küçümseyebilir ve gerçek kadın kimliğinden saparak toplumun yeğlediği erkeksi davranışları benimseyebilir. Bazen de kadının kadınlığıyla çevresine meydan okumasıyla da sonuçlanabilir. Örneğin erkekleri önce baştan çıkartıp sonra onları incitmeye ya da sömürmeye çalışması biçiminde de görülebilir. Bu toplumlarda kadın "erkek", erkek de "daha erkek" olmakla "güçlü" olabileceğine inanır.

Bu yüzden çocuklarımızın getirdiği sorunlara güvenli ve gerçekçi bir biçimde yaklaşım sağlamak, onların kendilerini değerli hissetmelerini ve çevrelerine de değer vermelerini sağlar.

insan olmak

KAYGI

İnsanlar vardır, işleri yolunda gitse de kaygılıdırlar. İlişkilerinde de aşırı duyarlı olan bu kişiler yaşadıkları günlük sorunlar karşısında kendilerini yetersiz bulur, kolayca depresyona girerler. Belirsiz kaygılar ve aşırı duyarlık, sürekli sıkıntı ve gergin olmalarına, umutlarını kolayca yitirmelerine neden olur. Dikkatlerini toplayamadıkları ve yanlış yapmaktan çok korktukları için karar vermede güçlük çekerler.

Kaygı, çocuğun çevresinde kaygılı insanların varlığı ile gelişir. Bulaşıcı bir duygu olduğundan, kaygılı ve telaşlı bir annenin bakışları, ses tonu ve genel havası çocuğu etkisi altına alır. Üstelik anne, çocuğun altını kirletmesi ya da cinsel oyunlar gibi gelişim sürecinin doğal olaylarını tepkiyle karşılarsa çocukta yoğun kaygıların yerleşmesi kaçınılmaz bir sonuç olur.

SORUMLULUKTAN KAÇIŞ

Çocukluk dönemlerinde sürekli yönetilmiş ya da gerekli rehberlikten yoksun bırakılmış kişiler, kendi seçimleriyle güdülenemezler. Yapacağı işleri ya son dakikaya bırakır ya da hiç yapmazlar. İnsanın kendisine karşı sorumluluğu ile diğer insanlara karşı sorumlulukları birbirinden soyutlanamayan olgulardır.

Bu yüzden çocuklarımıza güçlerine ve yeteneklerine uygun sorumluluklar vermek onların sorumluluk bilincini geliştirmede önemli bir rol oynar.

insan olmak

YALNIZLIK

İnsanın yalnızlığa bakış açısı da yine çocukluğuyla ilgili bir durum olabilir. Eğer annenin sıcak yakınlığı, çocuk dış dünyayla ilişkiye geçmeye gereğince hazır olmadan kesilirse ortaya ciddi sorunlar çıkabilir. Böyle bir çocukta, sevginin nasıl olsa sürekli olmayacağı önyargısıyla, diğer insanlara yakınlık kurma korkusu gelişebilir. Bu durumda onu ilerleyen yıllarında yalnızlığa itebilir.

SONUÇ

Dünyada iki tür insan vardır: yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler. Seyretmek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler.

Sorumluluğunu üstlenen kişi özgürdür. Özgür insan daha az korkar, onun için sevebilir.

insan olmak



Arka Kapak

İlk kez yayımlandığı 1983'ten günümüze defalarca baskı yapmış ve okurla kurduğu yapıcı ilişkiyi kanıtlamış olan bu kitabında Engin Geçtan insan olmanın ikilemini şöyle anlatır: "Çağdaş toplumlar kendine özgü bir olguyu da birlikte getirmiştir. İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir. Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar."

Son yirmi yılın dünyasındaki sosyal ve maddi değişimler düşünülürse, kirpilerin birbirine daha da çok ihtiyaç duyduğunu, her kirpinin bu ikilem karşısında kendi cevabını bulması gerektiğini, tam da bu yüzden İnsan Olmak'ın bugün daha da güncel olduğunu söyleyebiliriz.

Aynı Kategoride Eklenmiş Son Kitaplar
Card image cap
Yenilik Algoritması Yeni

Genrich Altshuller

Kendisinden önce binlerce kişinin çözemediği bir problemi çözen bir mucidin sıradışı bir yaratıcı ...

Card image cap
İnsan Yönetimi

Business Review

Pek çok yönetici liderlik tarzının stratejik bir tercihten çok bir kişilik fonksiyonu olduğunu dü ...

En Çok Okunan Kitaplar
Card image cap
İnce Memed 2

Yaşar Kemal

Bu roman, atalarından kalma köy toprağını çektiği her türlü eziyete rağmen terketmeyen, son nefes ...

Card image cap
Kırlangıç Çığlığı

Ahmet Ümit

Suriyeli göçmenlerin dramı, çocuk istismarı ve organ kaçakçılığı, maalesef ülkemizin gündemini hâ ...

Tüm Kitaplar

İncelemesini hazırladığım tüm kitapların listesi için...

Devam...
Kitap Hakkındaki Yorumlarınız

    Kitap hakkında ilk yorumu siz yapabilirsiniz...


Bu siteden elde edilen reklam gelirleri ile kimsesiz çocuklarımıza KİTAP alınmaktadır. Geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımız ancak okuyarak geleceğimize şekil verebilirler. Her kitap bir hayattır. Hayatı okunduğu kadardır.

Serdar Kılıçsel © 2018
facebook.com instagram.com linkedin.com