Kavim

"BU ÜLKE GERÇEKTEN ÇOK ACIMASIZ BE BAŞKOMİSERİM."

Yaşamın anlamını ararız çoğu zaman; bazıları işinde, bazıları aşkında, bazıları dinde bulur bu anlamı. Bazıları politikada, bazıları sanatta, büyük çoğunluğu da futbolda. Herkes kendine göre bir anlam yaratmıştır. Ancak aradığı bu anlam kaybettiği anne ve babasının katillerini bulup öldürmekte yatıyorsa bir insanın, o zaman hayatı mı yoksa ölümü mü daha çok yücelteceğini düşünmesi gerekir.

Başkomiser Nevzat ve ekibi bu sefer, ailesini dokuz yaşında gözleri önünde kaybeden bir çocuğun büyüyüp intikamını almasına tanıklık edecektir.

Hıristiyanlık, Süryanilik gibi dini bilgilerin ışığında cinayetler araştırılmaya devam ederken polis teşkilatının içinde yaşanan ihanetler de bir bir gün yüzüne çıkacaktır.

SÖZLER

• Karanlıkta koşanlar çabuk düşer.
• Yasaların adaleti sağlayacağına inanır mısın?
• Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilekle yen.
• Bazen ne kadar az şey bilirsen, o kadar iyidir.
• Tanrı'nın evine açılan bir tek kapı vardır, o da insanın yüreğidir.
• Bu ülke gerçekten çok acımasız be Başkomiserim.

ALINTILAR

• Bu dünya sonludur, bu beden günahkardır, kirlidir. Saf ve ölümsüz olan sadece sevgidir. Bizi gerçek kurtuluşa götürecek olan da bu sevgidir.
• İnanç evreninde yolculuğa çıkan biri için mantık kötü bir kılavuzdur.
• Şu dünyada iki tür insan vardır. Gördüğüne inananlarla, gördükleriyle yetinmeyip gerçeği arayanlar. İkinci türden insanlar duyduklarıyla, gördükleriyle yetinmezler, gerçeği bulmak için hep yeni deliller ararlar. Kendi inançlarını, kendi düşüncelerini, kendi dünyalarını yıkmak pahasına da olsa, korkunç da olsa, olayların perdelediği gerçeği bulmaya çalışırlar. Gördüğüne inananlara gelince, onlar hayata, olaylara bakarken gerçeği değil, inandıklarını doğrulayacak deliller ararlar. Yaşananların içinden kafalarındaki düşünceyi onaylayacak olayları cımbızla çekip alırlar. Çünkü başka türlüsüne inanmak, onların inançlarını, düşünce tarzlarını, dünyalarını yıkacaktır. Dünyalarının yıkılmasını göze alamazlar. Bütün o cesur havalarına rağmen, aslında içlerinde büyük bir korku vardır. Onları yönlendiren de bu korkudur işte.
• Aquino'lu Aziz Tommaso Hıristiyanlar için çok önemli bir adamdır. İslamiyet'in bir türlü gerçekleştiremediği reformu, Hıristiyanların gerçekleştirmesini sağlayan kişilerden biridir. Aquino'lu Tommaso'nun bazı önemli meselelerde kendine örnek aldığı kişi İbn Rüşd'dü. Yani bir İslam felsefecisi.
• Kendi kararını her zaman kendin ver kızım derdi babam. Başkalarına dayanarak sonuna kadar yürüyemezsin.
• Şu ulus devlet dedikleri şey, ne bir doğa yasası, ne de Tanrı'nın emri. Ulus devletlerin kurulması şunun şurasında birkaç yüzyıllık bir mesele. Muhtemelen birkaç yüzyıl sonra da ortadan kalkacak. Beni asıl ilgilendiren kültür. Özellikle de bu topraklardaki tarihsel kültür. Öyle zengin, öyle derin, öyle çok ki.

NOTLAR

• Büyük tufandan sonra Nuh Peygamber dünyayı üç oğlu arasında bölüştürmüş. Oğullarından Sam'a da Süryanilerin bugün oturdukları bölge de içinde olmak üzere büyük bir kara parçası vermiş. Sam da bu toprakların bir bölümünü oğlu Aram'a bırakmış. Kendilerine Arami demelerinin nedeni bu. Aramilerin dini paganlıkmış. Ancak İsa'nın havarilerinden Aziz Petrus'un çabalarıyla Aramilerin bir kısmı Hıristiyanlığı seçince, kendilerini putperest Aramilerden ayırmak için Süryani adını kullanmaya başlamışlar. Bugün Türkiye'de yaklaşık on beş bin Süryani kaldığı tahmin edilmektedir.
• Agnostik bilinmezci, gnostik ise sır dinlerden etkilenen kişiler için kullanılır.
• Süryaniler için önemli bir din kitabı olan Diatesseron dört ezginin harmonisi anlamına gelmektedir.

KARAKTERLER

Yusuf Akdağ: 1970 Midyat doğumlu, Süryani. Kabzası haç olan bir bıçakla evinde ölü bulunan maktulün yanında bir incil bulunmaktadır. İncil’in üzerinde de kendi kanıyla altı çizilmiş satırlar vardır. Ve sayfanın yanında yine kendi kanıyla yazılmış bir isim: Bundan bin dört yüz yıl önce yaşamış, Süryani bir azizinin ismi; Mor Gabriel.

Gabriel: Yusuf Akdağ’ın kardeşi. Ölen abisinin cesedini teşhis etmek için istanbula geliyor. Ancak ölen kişi abim değildir diyor. Yusuf’un beş sene önce kaybolduğunu, babasının ona Mor Gabriel’in göründüğünü ve Yusuf’un Mor Gabriel’in yanına gittiğini düşündüğünü söylüyor. Süryanice Mor demek aziz demektir.

Selim Uludere: Mardin’de Yusufların köyünde görev alan polis. Sonradan Yavuz isminin takma ismi olduğu, asıl adının Selim olduğu ve yıllar önce Mardin’de patnos makinesine atarak öldürdükleri gerçek Yusuf’un yerine geçtiği öğreniliyor.

Mehmet Uncu: Takma adı Fatih olan ve eskiden çevirdikleri kirli işler sırasında vurularak omiriliğinden aldığı hasar sonucunda felçli kalan polis. Mehmet de Yusuf gibi evinin salonunda sapı demir haçtan yapılma bir bıçakla öldürülmüş olarak bulunuyor.

Cengiz Koçan: Nevzat Başkomserin müdürü. Selim ve Mehmet ile yıllar önce çevirdikleri kirli işler gün yüzüne çıkıyor.

Yusuf’un teyze oğlu Aziz: Manastırdan Mor Gabriel’in el yazması Diatesseron isimli kitabını çalan kişi.

Meryem: Yusuf’un kız arkadaşı, bar işletmecisi. Yanık Fehmi isimli eski bir kabadayının da kızı.

Can Nusayr Türkgil : Mimar Sinan Üniversitesi’nde sanat tarihi üzerine çalışan yardımcı doçent. Yusuf’la dinler üzerine sohbet ediyorlar. Yaklaşık 1 yıldır arkadaşlar. Malik amcanın dükkanında tanışmışlar. Aydın birer öğretmen olan anne ve babası 80 darbesinden önce kimliği belirsiz kişiler tarafından öldürüldüğünde Can dokuz yaşındadır. O yaştan sonra kendisini akrabası büyütüyor ancak hayatın anlamını bir türlü bulamıyor.

Malik Karakuş: Kapalıçarşı’da Orontes isimli bir antikacının sahibi Hıristiyan. Aslında Nusayri olan Malik birgün Şam’a elyazması bir incili görmek için giderken yolda eski zamanlarda yaşamış olan Aziz Paul’un yaşadığı bir ânın aynısının kendi başına geldiğine şahit olur. Reenkarnasyona inanan bir gruba dahil olması sebebiyle de kendisini ilerleyen zamanlarda Aziz Paul’le eşleştirir ve din olarak Hıristiyanlığı seçer. Yusuf’ta bulunan Diatesseron kitabını yüz bin dolar karşılığında alarak manastıra bırakır.

Bingöllü Kadir: Meryem’in Beyoğlu’nda işlettiği barın binasına sahip olmak için onları tehdit eden kabadayı. Bir defa tehdit etmek için mekanı bastığında kavga etmişler ve Yusuf bunları fena benzetmiş.

Tonguç, Tayyar: Meryem’in işlettiği barın korumaları. Tonguç, Yusuf’u öldürdüğünü zannederek Bingöllü Kadir’i, Tayyar da ilerleyen günlerde Can’ı vurarak öldürüyor.